Kızılderili Katliamı
Ceneviz'li (Bugünkü İtalya devletine bağlı cenova) denizci Kristof Kolomb’un 1492 yılında Amerika kıtasına varması ile oradaki yerli halkın acı dolu tarihi başlamıştır. İlkin orada yaşayan yerli halkı, yani oranın sahiplerini, kızıl derili olarak tanımladılar. Çünkü derilerinin rengi onlara bezemiyordu ve beyaz derili olmak bir üstünlük kriteriydi onlara göre. Avrupa kıtasından giden sömürgeci barbarlar, oradaki halkı kendine benzetmeye ve kendine köle yapmaya çalıştı ve bunu zor kullanarak yaptı. Kendilerini sözde medeni olarak görüyorlardı. Kendileri gibi olmayanları ve onlar gibi olmak istemeyenleri ise vahşice öldürüyorlardı. Yaklaşık olarak 400 yıl boyunca yani 1492 yılından 1886 yılına kadar 70 milyon gerçek Amerika’lı, zorba ve göçebe Avrupalılar tarafından öldürüldü, yok edildi, soykırıma uğratıldı.
Bugün o halkın bilge insanlarına ait hikayeler, anılar, anekdotlar dilden dile dolaşmakta ve paylaşılmaktadır. Öncelikle yaşadıkları acıyı, uğradıkları soykırımı hatırlatmakla başlamak istedik ve sizin için ibretli hikayelerinden birini alıntıladık. Buyurun birlikte okuyup gerekli dersleri alalım.
Ağustos Böceğinin Sesini Duyan Kızılderili Şefi
Batılıların tabiriyle “Kızılderili şefleri” yani Amerika’nın yerli halkının liderleri trenle NewYork şehrine getirilmişlerdi.
Onlarla konuşmak isteyen heyet üyeleri kendilerini tren garının kapısında karşıladı.
Konuklarına toplantı öncesi inşa ettikleri modern kenti gezdiriyorlardı.
Sokaklardaki insan kalabalığı, arabaların akışı, iş makinelerinin gürültüsü Kızılderilileri şaşırtmıştı.
Bir ara şeflerden biri bir Ağustos böceğinin şarkısını duyduğunu söyledi.
Diğer arkadaşları ve şefler bu sesin geldiğini onayladı. Ama beyaz adamlar buna inanmadı.
Bu modern kentte Ağustos böceğinin olmayacağını, olsa bile bu gürültüde duyulamayacağı söylediler.
Şef ısrar etti ve o an içinde bulundukları arabayı durdurdu. Arabadan İndi. İlerideki parka gitti ve bir ağaçta Ağustos böceğini gördü.
Sonradan Amerika’ya gelmiş olan beyazlar şaşırmıştı.
“Olamaz” dediler. İmkânsız. Bu gürültünün içinde böyle bir sesi duymanız mucize. “Sende doğaüstü güçler var.”
“Hayır” dedi Şef. “Ağustos böceğini duymak için doğaüstü bir güce ihtiyaç yok.”
İşgalci beyazlar; “O zaman biz niye duymadık?” dediler.
Şef cebinden metal bir para çıkardı ve kaldırımda yürüyen insanların arasına yuvarladı.
Bir anda herkes “Acaba benden mi düştü?” diye paraya bakmaya başladı.
Şef yanındakilere sordu: “Anladınız mı?”
Birçok şeyi anlayamayan beyazlar yine “Anlamadık” dediler.
Ve Şef anlattı:
Bir insan için önemli olan, nelere değer verdiğidir. Çünkü her şeyi ona göre duyar, ona göre görür ve ona göre hisseder. Siz doğaya değer verseydiniz, Ağustos böceğinin şarkısını duyardınız.
Ama siz sadece paraya, mal ve makama değer veriyorsunuz. Sizin hayattaki en önem değerleriniz bunlar olduğu için sadece bunlara dair şeyleri görüyor, duyuyor, okuyor ve yaşıyorsunuz.