FAİZ
İnsanların yeryüzünde gerçek adalet, barış ve refah içinde yaşayabilmelerinin tek yolu sadece İslam’dadır ve İslam’dandır. Yüce Allah’ın, son kitabı Kur-an Kerim ile bizlere bildirdiği ve son elçisi Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.s) sünneti ile bize gösterdiği kural ve kaideler insan hayatının istisnasız her alanı için geçerli en ideal yol ve yöntemlerdir. İnsanların birlikte ve barış içinde yaşayabilmelerinin en önemli unsurlarından biri de hiç şüphesiz ki ekonomi yönetimi ve ticari faaliyetlerin İlahi adalete göre tanzim edilmiş olmasıdır. Ticaret ve ekonomi yönetimindeki adaletsizlikler toplumların kendi iç ve dış işlerinde barış ve huzuru temin edememelerinin en temel sebebidir. Adaletsizliğin oluşmasında en temel etken ise hiç şüphesiz ki faizdir.
İslam karşılıksız vermeyi (infak-sadaka) teşvik eder, telkin eder. Karşılıksız almayı da (faizi) kesin bir şekilde yasaklar. Herhangi bir karşılık beklemeden yapılan iyilik ve paylaşımlar ile kalplere rahmet tohumları ekilir ve huzur fidanları yeşerir toplumlarda. Diğer yandan herhangi bir karşılığı olmadan, emek ve çaba sarf edilmeden elde edilen kazançlar ile kin, nefret ve haset tohumları saçılır. Zulüm, açlık, sefalet yayılır. Huzursuz zenginler, mutsuz fakirler çoğalır.
Faiz Nedir? Faizli Kazanç Nedir?
Birbiriyle peşin fazlalıklı veya veresiye olarak fazlalıklı değiş tokuş edilen aynı cinsten malların/metaların, ana mal/sermaye harici fazlalığına faiz denir. Bu mallardan/metalardan günümüzde en çok kullanılanı ise paralardır. Belirli veya belirsiz süreli olarak bankalarda bekletilip nemalandırılan, yani ana paraya karşılık daha çok para elde edilen sistemin adıdır faiz. İsimlendirmeleri değişik olsa da ana mantık bu şekildedir ve malın cinsinden bağımsız olarak aynı mal cinsinden daha fazlasının talep edilmesi faizdir. Aynı mal cinsinin belirli bir süre ile başkasına verilip tekrar aynı mal cinsi ve aynı miktarda geri alınmasına borç verme/borçlanma denilir ve bunda hiçbir sakınca yoktur. Hatta bunda toplumsal yardımlaşma hasıl olduğundan hayırlı ve malı bereketlendiren bir amel olarak nitelendirilir.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur.
“Altına karşılık altın, gümüşe karşılık gümüş, buğdaya karşılık buğday, arpaya karşılık arpa, hurmaya karşılık hurma, tuza karşılık tuz cinsi cinsine birbirine eşit ve peşin olarak satılır. Malların sınıfları değişirse peşin olmak şartıyla istediğiniz gibi satın” (Müslim, “Müsâḳāt”, 81; Tirmizî, “Büyûʿ”, 23).
Alışverişte Helal-Haram Sınırı Nedir?
İslâm’ın izin verdiği vadeli satış türü bedellerden birinin para olduğu muameledir. Paralı bir muamelede ister mal peşin, para vadeli, ister para peşin, mal vadeli olsun alım satım câizdir.
Peki Faiz ile muamele neden Allah ve Peygamberine savaş açmaktır?
Çünkü İslam, yaratılmış tüm insanları, fıtratlarına en uygun şartlarda yaşatmak için Allah katından indirilmiş en son ve tek makbul dindir. İnsanlar ancak kendi emeklerinin karşılığı ile yetindikleri oranda adil bir yaşam sürebilirler, adaleti tesis edebilirler. Herhangi bir işe, geçim kaynağına gücü veya imkânı olmayanların açlığa ve sefalete mahkûm olmamalarının tek yolu Müslüman kardeşinin karşılıksız yardımları ve fedakarlıklarıdır. İslam toplumunda yaşlı, güçsüz, sakat ve sahipsizlerin aç kalması gibi bir durum söz konusu olamaz. Ancak faiz ile işleyen sistemlerde bir kısım insanların daha da rahat yaşaması için diğerlerinin aç kalması, eziyet ve cefa çekmesi, sömürülmesi gerekmektedir. Herhangi bir emek ve çaba sarf etmeden, diğerlerinin elinden ve emeğinden kısmak ve çalmak suretiyle, paradan daha çok para kazanmak bir zulüm sisteminin tesisidir. Her türlü zülüm Allah’a ve Peygamber’e karşı açılmış bir savaştır.
Faiz ile ilgili ayetleri Kur-an’da okuduğumuzda öncesi ve sonrasında infak ve sadakalar ile alakalı ayetlerin geldiğini görebiliyoruz. Demek ki birinin olduğu yerde diğeri olmazmış, olmamalıymış. Bu iki olgu bir arada yaşamaz ve yaşatmaz. Buyurun birlikte okuyup düşünelim.
Bakara Suresi
- 273. Ayet: “(Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde (ticaret amacıyla) dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.”
- 274. Ayet: “Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar (infak edenler) var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak (üzülecek olanlar) değillerdir.”
- 275. Ayet: “Faiz yiyenler, (kabirlerinden) ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı (bu ayetin inmesinden önce) onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. (Allah, onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır.”
- 276. Ayet: “Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.”
- 277. Ayet: “İman edip güzel amellerde bulunanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve zekâtı verenler; şüphesiz onların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.”
- 278. Ayet: “Ey iman edenler! Allah'tan korkun (Allah’a karşı gelmekten sakının). Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin.”
- 279. Ayet: “Eğer böyle (faiz hakkında söylenenleri) yapmazsanız, Allah ve Resulüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız (sermayeniz) sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.”