Beşinci Halife: Ömer Bin Abdülaziz
Ömer Bin Abdülaziz (r.a.) kimdir?
Ne zaman vali oldu ve neden görevinden azledildi?
Halife danışmanı olması ve halife seçilmesi…
Emevi saltanat sistemine son vermesi…
Neden 5. Halife olarak anılıyor?
Hutbeyi değiştirmesi…
Yöneticilerin ticaretle uğraşmasını yasaklaması…
Vergi düzenlemeleri ve hazineden maaş almayı red etmesi
ÖMER BİN ABDÜLAZİZ (R.A.) KİMDİR?
Ömer Bin Abdülaziz, Hicri 61 senesinde (Miladi 680) Medine’de doğdu. Babası Mısır Valisi Abdülazîz b. Mervân, annesi Hz. Ömer’in torunu Ümmü Âsım’dır. Çocukluğunun ilk yıllarını Medine’de dayılarının yanında geçirdi. Babası, küçük yaşta Kur’an’ı ezberleyen Ömer’i Medine’nin tanınmış âlimlerinden Sâlih b. Keysân’a emanet etti. Medine’de Enes b. Mâlik ve dayısı Abdullah b. Ömer başta olmak üzere pek çok sahabeyi dinleme imkânı buldu. Ubeydullah b. Abdullah ile Saîd b. Müseyyeb ve Urve b. Zübeyr gibi tâbiînin ilk tabakasına mensup âlimlerin derslerini takip etti. Daha sonra babasının yanına Mısır’a gitti ve ergenlik çağına ulaşıncaya kadar orada kaldı.
VALİ OLMASI, İLK İCRAATI VE GÖREVİNDEN AZLİ
Babasının vefatı üzerine (86/705) Halife Abdülmelik tarafından Dımaşk’a çağrıldı. Burada halifenin kızı Fâtıma ile evlendi. Hicri 87 (706) yılında Hicaz valiliğine tayin edildi. Valilik merkezi Medine’deki ilk icraatı, şehrin on meşhur fakihiyle görüşüp meseleleri kendileriyle istişare ettikten sonra karara bağlayacağını bildirmek oldu. Yaklaşık yedi yıl süren valiliği sırasında beş defa hac emirliği yaptı. Halife 1. Velîd’in tâlimatıyla Mescid-i Nebevî’yi genişletti ve Resûlullah’ın namaz kıldığı diğer mescidleri yeniletti. Irak Valisi Haccâc’ın uygulamalarını sert bir şekilde eleştirmesi görevinden azliyle neticelendi. (93/712)
HALİFENİN DANIŞMANI OLMASI VE SONRASINDA HALİFE SEÇİLMESİ
Valilikten alındıktan sonra Dımaşk’a giden Ömer zalim valileri eleştirmeyi Halife Velîd’in meclislerinde de sürdürdü. Velîd’in ardından halife olan Süleyman, kardeşi Velîd’in kendisini veliahtlıktan azletme teşebbüsüne karşı direnen Ömer’i danışmanları arasına aldı, oğulları ve kardeşleri bulunduğu halde son hastalığı sırasında onu kendisine veliaht tayin etti. Ömer b. Abdülazîz 99 (717) yılında Süleyman’ın ölümü üzerine halife ilân edildi. Bu önemli görevin kendisine bilgisi dışında verildiğini söyleyerek affını istediyse de biat merasimine katılanların ısrarları üzerine görevi kabul etti (10 Safer 99 / 22 Eylül 717). Halifeliği İslâmî kurallar çerçevesinde yürütmeye çalışan Ömer b. Abdülazîz, uygulamalarında esas almak için Hz. Peygamber’in ve anne tarafından dedesi Hz. Ömer’in yönetimle ilgili karar ve icraatları hakkındaki belgeleri topladı. Meşhur âlimleri kendisine danışman seçti. Ayrıca çeşitli vilâyetlerdeki âlimlere mektuplar yazarak onların tavsiyelerini istedi.
EMEVİLERİN SALTANAT GÖRÜNTÜSÜNE SON VERDİ
Ömer b. Abdülazîz’in ilk icraatı İstanbul’u kuşatmakta olan Mesleme b. Abdülmelik’in ordusunu geri çağırmak oldu. Darende’yi tahliye edip halkını Malatya’ya yerleştirdi. 100 (718-19) yılında Bizans tarafından tahrip edilen Lazkiye şehrini yeniden inşa ve tahkim ettirdi. Bu arada Mâverâünnehir bölgesindeki fetih hareketini de durdurdu. Bununla birlikte sınırların korunması ve Bizans’a saldırı fırsatı verilmemesi için geleneksel yaz ve kış seferlerini devam ettirdi. Azerbaycan’a saldıran Türkler hezimete uğratıldı. Pireneler’i aşıp Güney Fransa içlerinde ilerleyen ordular Toulouse şehrine kadar ulaştı.
SADECE HALİFE İÇİN OKUNAN HUTBE DUASINI TÜM HALK İÇİN YAPTIRMAYA BAŞLADI
Halife Ömer saraydaki lüks eşyaları beytülmâle koydurması, köle ve câriyeleri âzat etmesi, halktan biri gibi yaşaması ve hutbelerde sadece halifeler için yapılan duayı halk için okunan umumi duaya çevirmesi gibi uygulamalarıyla Emevîler’in geleneksel saltanat görüntülerine son verdi.
ÖRNEK YAŞANTISI VE KARARLARIYLA 5. HALİFE OLARAK ANILMAYA BAŞLANDI
İlk dört halifeyi örnek alan bu davranışları sebebiyle Hulefâ-yi Râşidîn’in beşincisi sayılan Ömer idarî, iktisadî ve içtimaî sahalardaki icraatlarıyla da aynı çizgiyi devam ettirdi. İdarî alandaki icraatlarına halka zulmeden ve yolsuzluklara adı karışan valileri ve diğer memurları görevlerinden almakla başladı. Onların yerine hangi kabileden olduklarına bakmaksızın dindar ve dürüst yeni memurlar tayin etti.
DEVLETE GETİRDİĞİ YENİLİKLER VE DÜZENLEMELER
Valilik, kadılık, vergi memurluğu görevlerini halifelikle birlikte dört temel esas kabul ederek özellikle kadılık görevine hukuk bilgisi yanında takvâsıyla temayüz etmiş âlimleri getirdi. Kötülüklerinden emin olunamayacağı gerekçesiyle çeşitli devlet dairelerinde çalışan gayri müslimleri görevlerinden uzaklaştırdı.
YÖNETİCİLERE TİCARETLE UĞRAŞMASINI YASAKLADI
Valilerin ticaretle uğraşmasını ve hediye almasını yasakladı. Halka mazlumun yanında olduğunu, memurlardan şikâyetçi olanların doğrudan kendisine başvurabileceğini bildirdi. Cuma gününü mezâlim mahkemesi duruşmalarına ayırdı. İdam ve el kesme cezalarının kendisinden izin alınmadan uygulanmasını, suçlulara dayak atılmasını yasakladı. Hapishaneleri ıslah ederek suçluları işledikleri suçlara göre ayrı koğuşlara yerleştirdi.
FEDEK ARAZİSİNİ EHL-İ BEYT MENSUPLARINA İADE ETTİ
Muâviye’den itibaren Emevî hânedanı mensuplarının ve devlet adamlarının gasbettikleri malların tesbitini ve hak sahiplerine iade edilmesini sağlamaya çalıştı. Muâviye tarafından Mervân’a iktâ edilen ve zamanla kendisine miras kalan Fedek arazisini sahipleri olan Ehl-i beyt mensuplarına iade etti.
HALİFELİK GÖREVİ KARŞILIĞINDA MAAŞ ALMAYI REDETTİ
Önceki halifeler tarafından kendisine verilmiş diğer gayri menkulleri ve kıymetli eşyayı beytülmâle devretti. Hanımının mücevherlerini ve evindeki fazla eşyayı da beytülmâle koydurdu. Halifelik görevi karşılığında maaş almayı reddetti. Emevî hânedanı mensupları ve diğer devlet adamlarının haksız kazançlarının tespiti için geniş kapsamlı bir çalışma başlatması ellerindeki malların alınmasına tahammül edemeyen yakınları tarafından tepkiyle karşılandı ve ölümle tehdit edildi. Ancak o bu tehditlere aldırmadan bu uygulamayı ısrarla sürdürdü. Onun bu uygulamaya karşı çıkan yakınlarını Medine’ye gidip halifeliği şûra sistemine çevirmekle tehdit ettiği rivayet edilir (İbn Sa‘d, V, 344).
İç barışa büyük önem veren Ömer b. Abdülazîz idareye muhalif gruplara karşı âdil bir yönetim uyguladı. Hulefâ-yi Râşidîn’in anlayışını ihya ederek din âlimlerinin ve halkın sevgi ve desteğini kazandı. Hz. Ali evlâdı ve Hâricîler’in de yönetimle barış içinde yaşamasını sağladı. Muâviye devrinden beri devam eden, hutbelerde Hz. Ali’nin lânetlenmesi âdetini kaldırdı; onun evlâdına ve taraftarlarına karşı çok iyi davrandı, ellerinden alınan emlâki geri verdi. Hâricîler’le mücadelede de ikna yolunu benimseyip mecbur kalmadıkça silâh kullanılmasına izin vermedi. Kendileriyle çeşitli konuları tartışarak Yezîd b. Abdülmelik’in veliahtlığı hariç diğer bütün meselelerde görüşlerini onlara kabul ettirdi. Kaderiyye görüşünü benimseyenlerle ilmî münazaralara girişip liderleri Gaylân ed-Dımaşkī’yi ikna etmeyi başardı. Mutaassıp Kaderiyye taraftarlarını ülke dışına çıkarmakla yetindi.
ARAP OLAN VE OLMAYAN MÜSLÜMANLARI EŞİT KABUL ETTİ
Ömer b. Abdülazîz, Emevîler’in ilk dönemlerinden itibaren ikinci sınıf müslüman muamelesi gören mevâlîyi Arap asıllı Müslümanlarla eşit kabul etti. Gayri müslimlerin idare ve Müslümanlar aleyhindeki şikâyetlerine kulak vererek haksız yere ellerinden alınan kiliselerini, evlerini ve diğer mallarını iade etti ve mağduriyetlerini giderdi. Yaşlı ve muhtaçlara hazineden tahsisat ayırdı.
Ülkesindeki gayri müslimlerin ihtidâsı için büyük gayret sarfetti, davet mektupları ve tebliğ heyetleri göndererek onları İslâm’a çağırdı. Berberî kabilelerinin tamamı onun gayretleriyle Müslüman oldu. Horasan ve Mısır halkı kitleler halinde İslâm’a girdi. Mâverâünnehir’de bazı mahallî hükümdarlar halklarıyla birlikte İslâmiyet’i kabul ettiler. Hindistan hükümdarlarından birkaçı onun davetine uyup halklarıyla birlikte Müslüman oldular.
VERGİ DÜZENLEMELERİ YAPTI
Malî alanda yaptığı düzenlemelerle de dikkat çeken Ömer b. Abdülazîz başarılı bir vergi reformu gerçekleştirdi. Fethedilen toprakların Müslümanların ortak mülkü olduğu düşüncesinden hareketle 100 (718-19) yılından itibaren haracî arazilerin satışını yasakladı. Önceden Müslümanlara satılmış olan bu nevi araziler için toprak vergisi olarak haraç, mahsulünden de öşür vergisi olmak üzere iki vergiyi birden aldı (Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm, s. 169-176). Cizye ile ilgili önemli bir düzenleme yaptı. Emevî valileri, zimmîler arasında ihtidâ hareketinin hızlanması üzerine devletin cizye geliri azaldığı için mevâlîden de cizye almaya başlamışlardı. Ömer b. Abdülazîz müslüman olmanın cizyeyi düşürdüğünü vurgulayarak mevâlîden alınan bu vergiyi kaldırdı. Ayrıca zimmîlerden ruhban sınıfını ve cizye ödemekte zorlananları geçici süreyle cizyeden muaf tuttu.
HALKIN REFAH DÜZEYİ YÜKSELDİ. FAKİR BEKARLAR İÇİN EVLİLİK FONU OLUŞTURDU
Bunun yanı sıra dinî bir esasa dayanmayan bütün vergileri kaldırdı. Mandaların ve madenlerin zekâtı ve gümrük vergisiyle ilgili yeni düzenlemeler yaptı. Deniz ticaretini ve tarımı teşvik etti, sulama işlerine önem verdi. Ziraatı geliştirmeleri için zimmîlere cizye muafiyeti tanıdı. Vergilerin öncelikle mahallî ihtiyaçlarda harcanmasını sağladı. Yeterli geliri olmayan bölgelere yardımda bulundu. Malî sistemde yaptığı düzenlemelerle güçlenen devlet hazinesini savaş yapmak veya isyanları bastırmak için değil halkın refah düzeyini yükseltmek için kullandı.
İlk İslâm tarihçileriyle bazı şarkiyatçılar, sadece iki buçuk yıl sürmesine rağmen onun döneminde büyük bir maddî kalkınma olduğu konusunda birleşirler. Kendisine karşı sevgi ve güven duyan mükellefler zekâtlarını ve vergilerini ödemede duyarlı davrandıkları için halkın refah seviyesi yükseldi. Ticaretle uğraşanlar dışında herkese yeterli miktarda maaş bağlandı ve böylece ülkede muhtaç kimse kalmadı. Zekâta muhtaç Müslümanların sayısının azalması sebebiyle artan zekât ve vergi gelirlerinin bir kısmı esirleri kurtarmak, borçlulara yardım etmek, fakir bekârları evlendirmek için kurulan yardım fonlarına aktarıldı. Fakirler ve yolcular için aşevleri, işlek yollar üzerinde yolcuların bir gün ücretsiz olarak kalabilecekleri konaklar inşa edildi.
Aden’de bir cami, Misis’te bir cami ve bir sarnıç yaptırıldı. Emevîler döneminin başında terkedilen İslâmî yönetim anlayışını yeniden uygulamaya koyan Ömer b. Abdülazîz, 20 veya 25 Receb 101 (5 veya 10 Şubat 720) günü Humus’a bağlı Deyrsem‘ân’da vefat etti. Bazı kaynaklarda Abdülmelik evlâdı tarafından zehirletilmesi sonucu öldüğü kaydedilir (Taberî, VI, 556). Abdülmelik’in kızı Fâtıma dışında üç hanımla daha evlendiği ve yirmi civarında çocuk sahibi olduğu rivayet edilir.
SARAYDA YAŞAMADI. HAZİNEDEN MAAŞ ALMADI
Adaletiyle Hz. Ömer’e, zühd ve takvâsıyla Hasan-ı Basrî’ye, ilim bakımından Zührî’ye benzetilen Ömer b. Abdülazîz halifeliği sırasında çok sade bir hayat sürmüş, saraylarda oturmayıp Halep civarındaki Hunâsıra’ya yerleşerek zamanının çoğunu orada geçirmiş, resmî ve sivil heyetleri genellikle orada kabul etmiştir. Kamu mallarını yetim malına benzetir ve beytülmâli kendisine bırakılan bir emanet kabul ederdi. Hazineden maaş almadığı gibi şahsî işlerini yürüttüğü sırada devlete ait mumu dahi kullanmadığı kaydedilir.
Ömer bin Abdülazîz aynı zamanda çok hadis rivayet eden güvenilir bir hadis râvisi, seçkin bir fakih, dirayetli bir kelâm âlimidir. İbnü’l-Bâgandî onun rivayet ettiği hadisleri Müsned’inde derlemiştir. Abdülkāhir el-Bağdâdî, Ömer’in tâbiîn neslinden Ehl-i sünnet kelâmcılarının ilki olduğunu ve Kaderiyye’ye reddiye mahiyetinde bir risâle yazdığını söyler (Mezhepler Arasındaki Farklar, s. 289). Ebû Nuaym onun bu konudaki bir mektubunu nakletmektedir (Ḥilye, V, 346-353). Ömer b. Abdülazîz sahih hadislerin tedvîni yolundaki faaliyetleri resmen başlatarak sünnetin derlenmesinde de önemli bir görev ifa etmiş, Zührî onun emriyle derlediği hadis mecmualarını çoğaltıp çeşitli bölgelere göndermiştir. Süryânîce bazı tıp kitaplarını Arapça’ya tercüme ettirdiği de bilinmektedir. [1]
"HARAMEYN VALİLİĞİNE DEĞİL, HİZMETÇİLİĞİNE TAYİN OLDUM"
Babası Abdülazîz b. Mervan, Mısır’a valî olunca birlikte Mısır’a gitti. Müteakiben ilim öğrenmek için Medîne-i Münevvere’ye döndü. Enes b. Malik, Abdullah b. Cafer et-Tayyar’dan ve Saîd b. el-Müseyyeb gibi büyük alim ve ariflerden ilim öğrendi. Ehl-i hal ve kemal sahibi oldu. Halife Abdülmelik, O’nu Şam’a davet ederek kızı Fatıma ile evlendirdi. Halîfe Velid b. Abdülmelik, O’nu 706 senesinde Harameyn valisi olarak tayin etti. Halkı toplayarak:
“Ey kardeşlerim! Ben Haremeyn valîliğine değil, hizmetçiliğine ta’yin oldum. Asıl gayem, hakkın ve adaletin tevzîidir. Eğer bunları çiğneyenleri bana haber vermezseniz, ind-i ilahîde mes’uliyyet size aiddir. ikazlarınızla bana yardımcı olmanızı istirham ederim.” dedi.
Alimler, bu hususda kendisine yardımcı oldular, Hicaz halkı, kendisinden çok memnun ve mesrur kaldı. Hatta çok kimse, bu huzur halini yaşamak için Hicaz bölgesine hicret etti. Mescid-i Nebeviyye’yi genişletip îmar ederken dedesi Hz. Ömer’in -radıyallâhu anh- ayağının hiç çürümemiş olarak görüldüğü rivayet edilir.
ÖMER BİN ABDÜLAZİZ’İN HUTBELERİNDEN BAZI KESİTLER
“Ey insanlar! Sizler ölümün hedeflerisiniz. Ölüm, sizden dilediğini seçer. Dün geçti, o sizin hakkınızda şahiddir. Bugün mühim bir emanettir. Onun kıymetini iyi bilip değerlendirmek lazımdır. Yarın ise, içindeki meçhul hadiselerle gelmektedir. Ölümden kaçış nereye olacaktır? Sizler şu dünyada yüklerinizi bineklere yüklemiş yolcular gibisiniz. Yükleriniz başka bir alemde çözülecek. Sizler şu dünyada sizden önce gelenlerin yerine geçtiniz. Fakat siz de yerinizi sizden sonra geleceklerin yerine terk edeceksiniz.
Sizin aslınız, yani dünyaya gelmenize vesîle olanlar, hemen hemen hiç kalmadı gibi… Sizler de aynı şekilde göçeceksiniz!
Ey cemaat! Kendimde bir üstünlük gördüğüm için size böyle nasîhat ettiğimi zannetmeyin! İçinizde belki benden daha çok rahmet ve mağfirete muhtaç kimse yoktur. Kendim ve sizler için Rabbime sığınıyorum. Allah’ın -celle celâlühû- kitabını, Allah Rusûlü’nün -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sünnetini, güzel ahlak ve kalbî duygularını kendinize örnek alınız. Ancak kurtuluş bundadır.”
Ömer b. Abdülaziz’in vefatına bütün tab’a üzüldü. Hatta bir rahibe ağlıyordu. Kendisine:
“Sen Hıristiyan olduğun halde niye üzgünsün?” Denildi. Cevaben yine ağlayarak:
“Yeryüzünde bir Güneş vardı. O şimdi battı.” dedi.