Bir işin iç yüzünü bilmeden yorum yapma: Hz. Musa ve Hızır (as) Kıssası
Bir işin iç yüzünü bilmeden, sadece görünen yüzü üzerinden yapılan yorumların, çıkarımların, okumaların ne kadar yanıltıcı olabileceğine dair harika bir kıssa. Hikmet ve ders dolu bu kıssayı okuyup hayatımızın her alanında ve her zaman aklımızdan çıkarmamız gerekiyor.
Kur-an’ı Kerimde Kehf Suresinin 65-82. Ayetleri arasında anlatılan ve Hz. Musa (as) ile ilim sahibi bir kul arasında geçen hikmet dolu bir kıssa. Kur-an’da ilim sahibi bir kul olarak anlatılan bu kişinin Hızır (as) olduğuna inanılmaktadır.
Buyurun kıssayı Ku-an’da geçtiği şekliyle okuyalım.
Hazret-i Musa (as) Hızır`ı (as) gördüğünde selam verdi.
“Cenab-ı Hakk`ın sana öğrettiği ilimden istifade etmem için seninle gelebilir miyim?” diye sordu.
Hazret-i Hızır (as): “Benim yaptıklarıma sabretmeye senin gücün yetmez ya Musa! Bende, Allah`ın kendi ilminden bana verdiği öyle bir ilim var ki, sen onu bilemezsin. Sende de Allah`ın sana verdiği öyle bir ilim var ki, ben de onu bilemem.” Dedi.
Ancak Hz. Musa (as): “Beni inşallah sabredenlerden bulursun. Sana hiçbir işinde karışmayacağım.” Diyerek onunla yolculuk etmekte ısrar etti.
Hızır (as) bu defa: “O halde, eğer benimle geleceksen, ben sana anlatmadıkça herhangi bir şey hakkında bana soru sormayacaksın” dedi ve birlikte yolculuğa başladılar. Bir gemiye bindiler. Bir serçe kuşu geminin güvertesine kondu ve denizden bir iki yudum su aldı.
Hızır (as): `Ya Musa! Benim ilmimle senin ilmin; Allah`ın alemleri kuşatan sonsuz ilmini bu serçenin denizden aldığı bir yudum su kadar eksiltmez` dedi.
Sonra Hızır (as) geminin tahtalarından bir ikisini söküp attı.
Hz. Musa (as): “Adamcağızlar bizi gemilerine aldılar. Sen gemilerini batırmak mı istiyorsun?” dedi.
Hz. Hızır (as): `Sen bana sabredemezsin, demedim mi?” dedi.
Hz. Musa (as) özür diledi ve yolculuklarına devam ettiler. Sokakta bir erkek çocuk gördüler. Hızır (as) çocuğu öldürdü.
Musa (as) tekrar şaşırmıştı: “Aman, ne yaptın? Günahsız bir canı telef ettin!” dedi.
Hızır (as): “Ben sana yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?” dedi.
Hz. Musa (as): “Bundan sonra sana bir şey sorarsam artık beni yanında götürme.” dedi ve yine yolculuklarına devam ettiler.
Bir kasabaya vardılar. Kasaba halkından yiyecek istediler. Kasaba halkı bunlara yiyecek vermedi.
Sonra şehrin içinde yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler. Hızır (as) bir işaretle duvarı onardı.
Musa (as): “Keşke ücret alsaydın. İhtiyacımız vardı.” dedi.
Hızır (as): “Artık seninle ayrılmalıyız” dedi.
Dayanamadığın işlerin yorumunu sana anlatayım:
Gemi, denizde çalışan birkaç yoksula aitti. Onu kırarak kusurlu kılmak istedim. Çünkü peşlerinde her sağlam gemiye zorla el koyan zalim bir hükümdar vardı.
Çocuk ise, inanmış bir anne ve babanın evladı olmasına rağmen, çok asiydi. Anne ve babasını da azdırmasından ve inkara sürüklemesinden korktuk.
Duvara gelince, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin onların ergenlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini başkalarının müdahalesi olmadan çıkarmalarını istedi.
Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin iç yüzü budur.
Hiç şüphesiz ki her işin iç yüzünü en iyi şekilde ve en doğrusunu Yüce Allah bilir. Biz aciz kulların sorumluluğu ise duygusal tepkilerden uzak, sabır ile, doğrusunu araştırarak ve olanın sebeplerini de göz önünde bulundurarak olay ve olguları yorumlamak, değerlendirmektir.