Halife Harun Reşit İle İhtiyarın Hikayesi
Abbasi Devletinin Halifesi Harun Reşid bir gün veziri ile birlikte tebdili kıyafet şehirde dolaşırken bahçesine hurma ağacının fidanlarını diken bir ihtiyar görür ve yanına gider. Selam verir ve ihtiyar adama sorar;
- Kolay gelsin, nasılsın amca, ne yapıyorsun?
Elinde fidanı ile yaşlı adam cevap verir;
- Teşekkür ederim. İyiyim Allah’a şükürler olsun. Hurma ağacı fidanları dikiyorum.
Sonrasında soru cevap şeklindeki diyalog şu şekilde devam eder.
- Peki bu diktiğin hurma fidanları ne kadar sürede büyür ve meyve verir?
- Kim bilir belki on, belki de yirmi sene sonra yetişir ve meyve vermeye başlarlar.
- Peki onların meyve verdiklerini görebilecek misin?
- Ne kadar yaşayacağımızı ancak Allah bilir. Bu yaşlı halimle belki göremem. Ama bizden öncekilerin diktikleri ağaçların meyvelerini biz yedik, yiyoruz. Bizden sonrakilerin de hurma meyvelerini yemeleri için bu fidanları dikmek bizim vazifemiz, boynumuzun borcu.
Bu vefa ve sorumluluk bilinci ile dolu cevap Harun Reşid’in çok hoşuna gider ve vezirine bir kese altın ile yaşlı adamın bu davranışını takdir etmesini söyler.
Bir kese altını sevinerek alan ihtiyar, Allah’a hamd eder ve:
- Bakın diktiğim ağaçlar hemen meyve verdi bile der.
Allah’a tevekkülü ile Harun Reşid’i tekrar hayretler içinde bırakan yaşlı adama bir kese daha altın verilmesini söyler. İkinci kese altını da alan ihtiyar tekrar Allah’a hamd eder ve:
- Herkesin diktiği meyve ağaçları yılda bir defa mahsul verir, benim diktiğim fidan hem hemen meyve verdi hem de senede iki defa ürün vermeye başladı.
Kıssadan Hisse;
Karşılığı yalnızca Allah’tan beklenerek yapılan her iyi iş, hem bu dünyada hem de ahirette muhakkak hak ettiği değeri bulacaktır.