Özgürlüğe SAÇ’ılmak
İran’da başı açık olarak dışarıda, sokaklarda var olmak isteyen kadınların isyanını duymakta, ve bu isyanın neticesinde yaşadıklarına kısmen de olsa şahit olmaktayız son günlerde. İletişim olanaklarının kısıtlı ve kısıtlanmış olması sebebiyle şu anda İran’da ne olduğunu, nelerin yaşandığını bilmemiz, duymamız ve görmemiz maalesef pek mümkün değil.
İran’ın hem kendisine komşu olan devletler, hem düşünsel olarak kendisine yakın duran ülkeler ve hem de küresel güç odakları ile, kendi milli ve ideolojik menfaatleri uğruna içinde bulunduğu durum, yürüttüğü mücadele ve savaşlar, işlettiği siyasetlerden bağımsız olarak, mevcut iç karışıklık durumunu değerlendirmek zor. Ancak her ne kadar zor da olsa İran vatandaşlarının belirli bir kısmının bu talebini bağımsız bir olgu olarak ele almak, değerlendirmek ve üzerinde düşünmek gerekir.
Öncelikle Müslüman bireyler olarak şu soruyu açık ve net bir şekilde sormak ve cevabını da rahatlıkla konuşmak gerekir. İdarecileri Müslüman olan ve yönetimin sisteminde de İslam Şeriat ve nizamını esas alan bir devletin sınırları içinde başı açık kadınlar (Allah’ın bir emrini yerine getirmeyen bir fert olarak) sokaklarda dolaşabilirler mi? Sosyo-Ekonomik faaliyetlerde bulunabilirler mi? Bu soruyu kesinlikle kendini İslam Devleti olarak tanıtan/tanımlayan mevcut devletlerden bağımsız olarak ele almak, değerlendirmek gerekir.
Bu soru/nun cevabı elbette ki içtihadi bir meseledir. Kur-an, Hadis, Peygamber Efendimizin hayatı ve İslam tarihi müktesebatı esas alınarak güncel fetvaları vermek, içtihatları yapmak, bu alanda ehil olanların üzerine bir farziyettir. Bunu bu şekilde kabul edip aklımızda tutalım, takipçisi olalım, araştıralım, öğrenelim.
Ancak maalesef ve üzülerek müşahede ediyoruz ki (sözde) özgürlük adına, her ne ve nasıl bir faaliyet olursa olsun bir kısım insanlar/Müslümanlar tarafından hemen sahiplenilmekte ve bu talepler bayraklaştırılmaktadır. Bu ise iktidar sahiplerine karşı duyulan kontrolsüz kin ve öfkenin bir tezahürüdür. Bu kin ve öfke bazen gözlerimizi kör etmekte, kalplerimize kilit vurabilmektedir maalesef. Hayatımızın hiçbir anında ve hiçbir şekilde açıklayamayacağımız olguların bayrak taşıyıcısı kılabilmektedir. Bundan kendimizi muhafaza etmemiz gerekir.
Ancak Müslümanın öfkesi, kavgası, sevgisi, desteği hasılı her duygusu her daim inanıcının gerekleri ile çerçeveli olmalı ve sebep ne olursa olsun bu çerçevenin sınırlarını aşmamalıdır.
Fiziken veya daralmış bir ruh hali ile engin bir denize düşmüş, ufukta ne bir ışık ne bir kara parçası ve ne de yardım edebilecek kimseleri göremiyor olabiliriz. Bu durumda tek seçeneğimiz, çaremiz, çözümümüz ilk bulduğumuz yılana sarılmak değildir, olmamalıdır. Bazen bir balığa yem olmak da kurtuluş olabilir tıpkı Hz. Yunus'a (as) olduğu gibi. Zira her karanlık mutlak son değil, muhteşem bir aydınlığa açılan son kapı da olabilir.
Birileri için sözde bir özgürlüğü simgelese de, kadının saçı hiçbir zaman güzel bir bayrak değildir. Kadının saçı, kendi başında ve mahremi olan gözler için güzeldir, özeldir.
Vesselam...