Peygamber Mirası: Fedek Arazisi
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ebû Bekir ile Hz. Fâtıma arasında Fedek arazisinin kullanımı ile ilgili olarak bazı anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır. Bu anlaşmazlıklar hakkında Sünnî ve Şiî dünyası farklı yaklaşımlara sahiptir. Şüphesiz ki, bu yaklaşımların oluşmasında, farklı kaynakları kendilerine referans alan Sünnî ve Şiî rivayetlerin rolü büyüktür. Bu makalede, Fedek meselesi çerçevesinde Hz. Ebû Bekir ile Hz. Fâtıma’nın birbirlerine yönelik tutum ve davranışları hakkındaki Sünnî ve Şiî rivayetlerin karşılaştırmalı bir analizi yapılacaktır. Bu analizler üzerinden de bir kısım saptama ve değerlendirmelere yer verilecektir.
Fedek Meselesi Nedir? Fedek Arazisi Nerededir?
Bugünkü adı Hâit olan Fedek, Medine’ye yaya olarak yaklaşık iki ya da üç günlük mesafede olup Medine ile Hayber arasında yer alan bir köydür. Hz. Peygamber, hicretin yedinci yılında gerçekleşen Hayber’in fethinden sonra ensârdan Muhayyesa b. Mes’ûd’u Fedek halkını İslâm’a davet için gönderdi. Fedek Yahudileri, İslâm’ı kabul etmeyip topraklarının yarısı karşılığında Hz. Peygamber’e barış teklifinde bulundular. Hz. Peygamber, bu teklifi kabul etti ve müslümanların eline geçen Fedek arazisinin yarısı Hz. Peygamber’e tahsis edildi. Savaş yapılmaksızın ele geçirildiği için bu arazi fey‘kapsamında değerlendirildi ve mücahitler arasında taksim edilmeyip Hz. Peygamber’in tasarrufuna bırakıldı. Hz. Peygamber, bu araziden elde edilen gelirle, bir yandan kendi ailesinin ve Hâşimoğulları’nın geçimini sağlayıp bekârlarını evlendirirken, diğer yandan da müslüman fakirlerin, miskinlerin ve yolcuların ihtiyaçlarını gideriyordu.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ebû Bekir ile Hz. Fâtıma arasında Fedek arazisinin kullanımı ile ilgili olarak bazı anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır. Bu anlaşmazlıklar hakkında Sünnî ve Şiî dünyası farklı yaklaşımlara sahiptir. Şüphesiz ki, bu yaklaşımların oluşmasında, farklı kaynakları kendilerine referans alan Sünnî ve Şiî rivayetlerin rolü büyüktür. Bu makalede, Fedek meselesi çerçevesinde Hz. Ebû Bekir ile Hz. Fâtıma’nın birbirlerine yönelik tutum ve davranışları hakkındaki Sünnî ve Şiî rivayetlerin karşılaştırmalı bir analizi yapılacaktır. Bu analizler üzerinden de bir kısım saptama ve değerlendirmelere yer verilecektir.
Sünnî ve Şiî Rivayetler Hakkında Bazı Tespitler
Sünnî olsun Şiî olsun, nakledilen rivayetler dikkatle incelendiğinde rivayetler arasında bir kısım çelişki ve uyuşmazlıkların olduğu görülecektir. Rivayetlerde yer alan bazı bilgiler birbiriyle çakışmakta, bazıları ise çelişmektedir. Ortak ve farklı yönler, Sünnî rivayetlerin kendi içerisinde görüldüğü gibi Şiî rivayetler içerisinde de görülmektedir. Aynı durum Sünnî ve Şiî rivayetler arasında da söz konusudur.
Sünnî ve Şiî Rivayetlerin Müttefik Olduğu Hususlar ile İhtilaf ettikleri hususlara ilişkin daha detaylı bililere aşağıdaki linten ulaşabilirsiniz.
İslâm Araştırmaları Dergisi / Hz. Ebû Bekir ile Hz. Fâtıma Arasında Yaşanan Fedek Meselesine Sünnî ve Şiî Yaklaşımların Analizi – İsmail ALTUN
İlgili makaleden özet bilgiler aşağıda derlenmiştir.
Nakledilen rivayetlerden anlaşıldığına göre tartışmasız ve doğruluğu kesin olan hususlar şunlardır
- Fey‘arazi ve gelirleri, Hz. Peygamber’in vefatından sonra iş başına geçen kimsenin tasarrufundadır.
- Fâtıma, Fedek arazisini Hz. Ebû Bekir’den miras olarak istemiş ancak Hz. Ebû Bekir bu araziyi ona miras olarak vermemiştir. Ebû Bekir, başta Hz. Fâtıma olmak üzere Resûlullah’ın diğer yakınlarını mağdur etmemiş ve Fedek gelirlerinden onların ihtiyaçlarını karşılamıştır. Resûlullah’ın ailesinin rızkını ayırdıktan sonra bu gelirlerin geri kalanını Allah yolunda harcamıştır.
- Ali, Hz. Ebû Bekir’den kendisi için herhangi bir miras talebinde bulunmamıştır.
- “Biz mirasçı olmayız, bizim bıraktığımız sadakadır” hadisi sadece Hz.Ebû Bekir tarafından değil daha başka sahâbîler tarafından da nakledilmiştir.
- Fedek hususunda Hz. Ebû Bekir’den sonraki halifeler de aynı uygulamayı sürdürmüşlerdir. Gerekçesi ne olursa olsun Hz. Ali de halife olduğunda bu toprakların statüsünü aynen korumuş ve önceki halifelerin tatbikatını devam ettirmiştir.
Tartışmalı olup doğruluğu kesin olmayan hususlar da şunlardır
- Peygamber’in, Fedek arazisini Hz. Fâtıma’ya hibe ettiğine ve Hz. Fâtıma’nın da bu araziyi Hz. Ebû Bekir’den hibe olarak istediğine dair bilgilerin doğruluğu kesin değildir. Zira bu husustaki rivayetler birbirleriyle çelişmektedir. Sağlam ve sahih hadisler, Hz. Fâtıma’nın Fedek’I hibe olarak değil, miras olarak talep ettiğini nakletmektedirler.
- Fâtıma’nın, Fedek meselesi sebebiyle Hz. Ebû Bekir’e darıldığı, hayatının sonuna kadar onunla konuşmadığı, Fâtıma öldüğünde de eşi Hz. Ali’nin, Hz. Ebû Bekir’e bildirmeden onun cenaze namazını kıldığı ve geceleyin onu defnettiği tarzındaki bilgiler kesinlik arz etmemektedir. Zira bu hususta da çelişkili rivayetler bulunmaktadır.
- Peygamber’e ait kısrak, kılıç ve sarığın Hz. Ebû Bekir tarafından Hz. Ali’ye miras olarak verildiği, doğruluğu kesin olmayan bir bilgidir.
Doğru olmayıp sadece birer iddiadan ibaret olan hususlar ise şunlardır
- Konuyla ilgili hadisin sadece Hz. Ebû Bekir tarafından nakledildiğine dair iddiaların doğru olmadığı rivayetlerden anlaşılmaktadır.
- Peygamber’in, mirasını sadece kızı Fâtıma’ya bıraktığı, Hz. Peygamber’e Fâtıma’dan başka kimsenin mirasçı olamadığı, dolayısıyla hanımlarının ve asabesinin Hz. Peygamber’e vâris olamadıkları konusunda Şiîler’in ileri sürdükleri iddialar inandırıcı gözükmemektedir. Zira Hz. Peygamber’e vâris olunabileceği kabul edildiği takdirde onun hanımlarının ve amcası Abbas’ın da vâris olması söz konusu olacaktır. Çünkü Nisâ sûresindeki mirasla alâkalı âyetler bu hususu hükme bağlamaktadır.
- Ebû Bekir’in Fedek’i Hz. Fâtıma’ya vermemesindeki niyet ve maksadı hususunda Şiîler’ce ileri sürülen iddialar da herhangi bir delile dayanmamakta ve zandan öteye geçmemektedir.
- Fedek kendisine miras olarak verilmediği gerekçesiyle Hz. Fâtıma’nın bir hutbe okuduğuna ve müslümanları ihanet, korkaklık, alçaklık ve zalimlikle itham ettiğine dair nakledilen rivayet doğru değildir.
- Peygamberlerin ilmine vâris olunamayacağına dair iddiaların da doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Zira onların ilmine vâris olu Zira onların ilmine vâris olunabileceğine dair Şiî ve Sünnî kaynaklarda kayıtlar bulunmaktadır.