Rızık Endişesi ve Miskin Müslümanlar
Öncelikle şunu peşinen belirtmek ve kabul etmek gerekir ki Müslüman “miskin” olamaz. Yani halk arasındaki tabiri ile Müslüman uyuşuk, tembel, zavallı olamaz. Her ne kadar “Fakir” ile “Miskin’in” kelime anlamları/tanımları hususunda farklı görüşler olsa da sanırım isabet ettikleri mana/anlam bakımından halk arasındaki yaygın kullanımı esas almak bu meyanda isabetli olacaktır. Bu minvalde kelimelerin anlamlarını şu şekilde kabul edip isabet ettikleri anlama odaklanacağız. Fakir ihtiyacını gizleyen, miskin ise ihtiyacını dışa vuran/dilenen muhtaçtır. Zaruret harici yani çok zorda kalmadığı müddetçe hiçbir Müslüman’a tembellik ve dilencilik yapmak ile zavallı durumda görünmek yakışmaz.
Bu ön bilgi ışığında şimdi rızık konusunda Yüce Allah’ın (cc) bize bildirdiklerini Kur-an’dan okuyup anlamaya çalışalım.
“Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.” (Hicr Suresi 21. Ayet)
Yüce Rabbimiz yarattığı her şeyde olduğu gibi rızık hususunda da bir ölçü koymuştur. Yani rızkın dağıtımı ve dağılımı Yüce Allah’ın kudreti, emri ve rızası iledir.
Geçmişte, günümüzde ve gelecekte insanların en büyük endişesi ve meşgalesi rızık ile alakalı olmuştur, olmaktadır ve olacaktır. Rızık endişesi ile dün çocuklarını fiziki olarak öldüren insanlar bugün de aynı endişe ile çocuklarının maneviyatlarını ellerinden almakta ve onları manevi olarak öldürmektedirler. Tek gayesi ve endişesi mal ve makam, yani rızık olan insan hem kendinin hem de çocuklarının dünyasını imar edeyim derken ahiretlerini ihmal etmekte ve Allah’ın razı olduğu kulların zümresine dahil olma imkanından mahrum kalmaktadırlar. Bunun tek sebebi de kazandığını kendinden bilmesi ve harcamasını da buna göre yapmasıdır. Müslüman elinden geldiğinin en iyisini yapmak, yani erbabı olduğu mesleğin en iyisi olmak zorundadır. Bu onun en temel kulluk vazifelerindendir. Maddi kazanımı olsun veya olmasın bu böyle olmalıdır. Ancak sebepler dairesinde işinin ehli olanın, emeğinin karşılığını alması kuvvetle muhtemeldir. Emeğinin karşılığı olan meblağ az veya çok her ne olursa olsun bu tamamıyla Allah’ın ona verdiğidir, bahşettiğidir. Az olması da çok olması da bir imtihan vesilesidir. Çalışmanın gereği ve ahlakı gibi biriktirmenin ve harcamanın da usulü, gereği ve ahlakı vardır. Malı biriktirme ve harcamada da Yüce Allah’ın emir ve buyruklarına uymak her Müslümanın kulluk vazifelerinden biri ve en önemlilerindendir.
İsra Suresi
29.Ayet- Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.
30.Ayet- Şüphesiz Rabbin, dilediğine rızkı bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Çünkü O, gerçekten kullarından haberdardır ve onları görmektedir.
31.Ayet- Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır.
Al-i İmran Suresi
26.Ayet- De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”
27.Ayet- “Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”
Nahl Suresi 71. Ayet
Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar, rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar?