2 Ocak 2025
2 Recep 1446
Perşembe
Güneşli bir İstanbul gününe uyanıp ailecek kahvaltımızı yaptık.
Yurt dışında ve özellikle de halkı müslüman olmayan ülkelerde yaşarken gündemimizden düşmeyen konulardan biri de helal gıda ürünlerinin teminidir. En hassası da et mamulleri, onların kesim şekilleri ve benzeri konulardır. Komşularımızdan biri bu sabah derleme bir video ile bazı hocaların fetvalarını paylaşmıştı. Eşim videoyu bana gösterdi ve düşüncelerimi sordu. Ben de, evet hocalar doğruyu söylüyor dedim. Zira Kur-an’ı Kerimde Yüce Allah (cc) sadece kendisinden başkasının adına kesilen eti, leşi, kanı ve domuz etini haram kılmıştır. Dolayısıyla ehli kitabın (Hristiyan ve Yahudilerin) kestiği hayvanların etleri yenilebilir. Ancak bugün Hristiyanyanlar Hz. İsa'yı Allah'ın oğlu olarak görüyor ve o şekilde inanıyorlar. Dolayısıyla Allah'a şirk koşuyorlar. Hayvanları keserlerken bu inanış ve ritüel ile kesiyor olabilirler dedim. Bu sebeple o etlerin haram olma ihtimali var. Eğer imkan varsa helal kesim yaptığını beyan eden yerlerden et almak daha makbuldür. Takvaya daha uygundur. Gözümüzle iki kesim şekilini de görmüyoruz. Sadece beyanları esas alıyoruz ve helal kesim olduğunu söyleyen yerlerden alışveriş yapmanın bir yükümlülük olduğunu düşünüyorum dedim.
***
Televizyonda haberlere denk geldim. Bugün HDP heyeti ile siyasi partiler arasında görüşmeler vardı gündemde. Özellikle de MHP ile olan görüşme en yoğun ilgiyi görüyordu. Zira geçtiğimiz Ekim ayında Devlet Bahçeli'nin çağrısı ile yeni bir süreç başlamıştı. Bahçeli, imralı'da tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'a bir çağrıda bulunmuş ve gelip Mecliste konuşmayı teklif etmişti.
Böyle bir çağrının iktidar partisinden değil de milliyetçi bir partiden gelmiş olması elbette beraberinde birçok soru işareti getirmiş, merak uyandırmıştı. Arada geçen 2-3 aylık süreçte iktidar partisi AKP ve lideri Recep Tayyip Erdoğan durumu geçiştiriyor gibi bir görüntü vermesini açıkçası şu şu şekilde yorumluyor, değerlendiriyorum.
Bölgemizde (özellkkle Suriye'de) ABD-israil destekli ve onların lehine vuku bulan gelişmelerden, Türkiye'nin milli menfaatlerini düşünerek endişe duyan tek parti MHP ve lideri Devlet Bahçeli olabilir. Zira 2002 yılından bu yana Ortadoğuda, özellikle de Irak ve Suriye'de ABD ve İsrail'in desteği ile Kürt Halkının elde ettiği kazanımlar ve özerklikler Türkiye için açık bir tehdit olmaya başlamıştır.
ABD-israil ekseninde daha kısa vadeli kazanımlara odaklanan AK Parti bu açık tehlikeyi ya önemsemiyor ya da bunu bir tehdit olarak değerlendirmiyor olabilir.
HDP ve Öcalan cephesinde de her şey yolunda gidiyor gibi. Durumdan memnun oldukları görülüyor. Ancak PKK'nın özellikle dağ kadrosu sanırım bu durumu kabullenmek istemiyor. Zira ABD-israil ekseninin istediği bu değil. Kürtlerin Türkiye devleti ile anlaşması ve onlarla bütünleşmesi kesinlikle onların menfaatine olmayacaktır. Özerk bir Kürdistan, bölünmüş bir Türkiye onların daha çok işine gelir.
***