Münzevi Bilge - Nesip Hiçyılmaz
Kitap Analiz-Yorum
Kitaplar, içerikleri ve anlatım tarzlarına göre, genelde yazarları veya düşük bir ihtimalde olsa yayın evleri tarafından hangi kategoride olduklarına dair bir tanım ile yayınlanırlar. Bu tanımlama okuyucunun ilgi alanına göre aradığı kitabı daha kolay bulmasına yardımcı olur. Örneğin;
Edebiyat kategorisinde: Şiir, roman, hikâye, deneme, anı, gezi, biyografi…
Bilgi kategorisinde: Tarih, coğrafya, fizik, matematik, teknoloji, felsefe, din, psikoloji, sosyoloji…
Kültür kategorisinde: Sanat, müzik, gibi konu alt başlıklarında kitaplar okuyucunun ilgisine sunulur.
Daha önce “Umudun İnsanı” ve “Kürtçe Düşünen, Türkçe Konuşan Bilge” isimli 2 kitabında, dil ve üslup açısından kendisine has bir yazım ve anlatım yönteminin olduğunu bildiğim üstad Nesip Hiçyılmaz’ın yeni bir kitabının yayınlandığını büyük bir heyecanla öğrendim ve hemen online sipariş ile kısa bir sürede temin edip okumaya başladım.
Bir önceki kitabı “Kürtçe Düşünen, Türkçe Konuşan Bilge” gibi bu eser de “roman” kategorisinde yayınlanmış. Ancak tecrübeyle, klasik manada bir roman okumayacağımı tahmin ediyordum. Ki bu tahminimde de yanılmadığımı kitabın arka kapağını okuyunca anladım. Sadece arka kapak yazısında bile neredeyse yukarıda bahsi geçen tüm kategorilere dair bilgilerin olduğu bir kitap neden “roman” kafesine konulup anlam deryasına bırakılır ki?
Üzerinde yüzlerce, ciltlerce kitap yazılmış onlarca kavramın birbiri ile ilişkisini, benzerlik ve farklılıklarını, birinin varlığını diğerinin zorunlu sebebi veya sonucu olduğunu muhteşem bir söz sanatı ve edebi ahenk ile okuyucunun dimağına özsel bir mahiyette damıtmayı başaran böyle bir eserin “roman” kategorisinde sınıflandırılmış olmasını açıkçası esere bir haksızlık olarak değerlendiriyorum.
Doğu’dan Batı’ya, Antik çağdan günümüze değin varlık ve varoluş üzerine fikir beyan etmiş veya fikirlerini eserleri ile çağlara iz olarak bırakmış onlarca ilim ve bilim insanının düşünce ve söz örneklerini okumanın mümkün olduğu bu eser, adeta insanlık tarihide bir düş/ün/sel serüvene çıkarıyor okuyucu.
Esere adını da veren Münzevi Bilge’ye doğru giden yolda, yoldaşı ile birçok konuda fikirsel teatide bulunan bilinç yolcusunun anlam arayışı ve kavrayışı, eserdeki romansal ara durakları neredeyse görünmez kılıyor ve yolculuğun aslında yol ile hiçbir alakasının olmadığını düşündürtüyor okuyucuya. Belki de bu sebepledir ki kitap bittiğinde akılda yoldan veya yolculuktan bir iz kalmıyor veya neden kalmadığına dair bir soru dahi oluşmuyor zihinlerde.
Münzevi Bilge ile buluşmanın sadece 1 gece ile sınırlandırılmış olması, sanırım okuyucuyu en çok üzecek yanı olacak bu eserin. Zira Münzevi Bilge ile buluşma, adeta bir gurbetçinin sılaya kavuşması, ilkbahar toprağının yağmur ile coşması, bir kuzunun annesi ile buluşması kadar heyecan yaratıyor okuyucuda. Belki de müellifin bu büyük buluşmayı kısa tutmak suretiyle okuyana vermek istediği mesaj şudur; Aslolan yol değil, yolda olmanın önem ve mahiyetini kavramaktır.
“İlim yolculuğundan ziyade, diploma avcılığına soyunan bir toplumda hakikati aramak anlaşılması zor bir erdemdir”
“Hatadan nefret etmeli ama hatalı olan insanlara şefkat göstermeliyiz.”
“İnandığı kitap ile irtibatı; Arapçasından okuyup sevap kazanmak ve kazandığı sevabın bir kısmını da ölmüş olan akrabalarını kurtarmak için onların ruhlarına göndermekten öteye geçmeyen insanlar, Allah’ın rızasından ziyade cennetine taliptir.”
Neredeyse her sayfasında altını çizmekten kendimi alamadığım özdeyişlerle dolu eserden sadece bu üçünü özet mahiyette sizlerle paylaşmak istediğim çıkarsınımlarıma örneklik teşkil etmesi için alıntılayıp geriye kalanları için sizleri kitabı okumaya ve anlamaya davet ediyorum.
Selam ve muhabbetle…