Allah'ın selamı ile selamlaşma nasıl olmalı?
“İnandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanırsın.”
Bu veciz sözün Hz. Ali veya Hz. Ömer’e ait olduğu söylenir. Mevlana’ya ait olduğunu söyleyenler de var. Ama yazılı bir dayanağı, kanıtı yok hiçbirinin. Kim tarafından söylendiğinden bağımsız olarak çok anlamlı, insanın psikolojik yapısını tarifte çok değerli bir söz olduğu aşikardır.
Her birimiz, kendi hayatında veya çevremizdeki insanların hayatında muhakkak bu tür değişimlere şahit olmuşuzdur. Sözde bazı ortamlara giriş vesikası olarak yapılan takiyyelerin zamanla nasılda o şahsın hayatında melekelere dönüştüğünü ve davranışlarına yansıdığını müşahede etmişizdir.
Bu durum hayatımızın her alanında geçerli olduğu gibi gündelik hayatta kullandığımız söz ve kavramlar ile yazışma dilimiz için de geçerlidir. Günlük konuşmalarımızda ve çeşitli sosyal mecralar üzerinde yaptığımız yazışmalarda eğer inancımıza ait, inancımızın önem verdiği değer ve kavramları gerektiği gibi kullanmazsak zamanla konuşmalarımız ve yazışmalarımız sıradanlaşır ve bizden olmayan kelime ve kavramları kullanmaya başlarız. Bu ise hem bizim inanç ve yaşamımızda olumsuz etkilere sebep olur hem de bizden sonraki nesillere kötü bir miras olarak kalır.
Özellikle yazı dilinde sıklıkla ve kolayımıza geldiği için kullandığımız “sa-as”, “slm-alk”, “alk-slm” ve benzeri kısaltmaların aslında nasılda fark ettirmeden bizi Yüce Allah’ın bazı emirlerine riayetten mahrum bıraktığını buyurun birlikte okuyalım, düşünelim.
- “Size bir selâm verildiğinde ya daha güzeli ile veya dengi ile karşılık verin.” (Nisa Suresi 86. Ayet)
Ayette geçen “tahiyye” kelimesi müfessirlerin ekseriyeti tarafından “selam” olarak çevrilmiştir. Ancak “iyi dilek ve temenni, barış, sağlık” ve benzeri anlamlar yükleyenler de olmuştur.
- Ebû Hüreyre"nin naklettiğine göre, Resulullah Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selâmı yayın.”
Hem ayet ve hem de hadislerden öğrendiğimiz şudur ki Müslümanların selamlaşması Müslüman olmalarının şiarlarındandır. Zira Allah’ın adıyla olan selamlaşma adeta kalpten kalbe açılan kapının anahtarı hükmündedir. Selam ile kalpler birbirine ısınır. Selama daha güzel bir şekilde verilen karşılık ile de Müslümanlar birbirlerine günahsız ağızlardan dua etmiş olurlar.
Cahiliye devrinde de çeşitli sözlerle selâmlaşma yapılırdı. Ama selâmlaşmada putların, köleliğin ve sınıf farkının izleri görülürdü. Köleler, zayıflar ve garipler selâm vermek mecburiyetinde görülür ve verirken de birtakım kalıplara riayet etmeleri beklenirdi. (Küçük makamlarında büyük koltuklara oturanlara bugün de benzer selamlar verilmiyor mu sahi?)
Günümüzde de insanlar her dilde ve her yerde birbirlerini selamlarlar. Kimisi sadece ve basitçe “selam” der. Kimisi birilerinin adı ile selam verir veya birilerinin selamını götürür. Kimisi de “selam” sözcüğünü dahi kullanmaya imtina ederek zaten aydınlanmış olan güne “günaydın” diyerek dilekte bulunur. Bunlara mukabil olarak kimi baş sallar, kimi aynı sözcüğü tekrarlar, kimi de taş kesilir, yüzünü ekşitir. Selam veren o basit ve sıradan varlığın seviyesine inmez.
Ancak Kur-an ve Hz. Peygamber’in sünneti ile Müslümanların hayatında cahiliye adetlerinden farklı olarak bir selamlaşma adabı da oluşmuştur.
Esselâmü aleyküm veya Selâmün aleyküm diyerek bir Müslüman diğer(ler)ini selamlar. Buna muhatap olan da Aaleykümüsselâm / Aleykümselâm veya Aleykümüsselâm ve rahmetullah ve berekâtüh” şeklinde cevep verir.
Söz ve davranışları, giyim-kuşamı, alış-verişi, söze sadakati, doğruluğu ve güvenirliği ile Müslüman özgün olmalı ve İslam dininin esasları ile özdeşleşmelidir. Selamlaşma adabı da bunun önemli bir parçasıdır.
İnancımızın dili ile konuşmalı, kavramları ile yaşamalıyız. Bilhassa kavramlarımızın farklı formlara evrilip içlerinin boşaltılması tehlikesine karşı uyanık olmalı, hayatımıza yer edinmelerine müsaade etmemeliyiz.
Başlarken de belirttiğimiz üzere inandığımız gibi yaşamalıyız. Aksi takdirde yaşadığımız gibi inanmaya başlarız. Rabbim muhafaza buyursun.
Selam ve muhabbetle.