Çölde Devesi Çalınan Bilgenin Gözyaşları
Çöller hep sıcaktır. Ama yaz aylarında daha da sıcaktırlar. Adeta beyinleri yakan böyle sıcak bir yaz gününde devesi ile çölde seyahat eden yaşlı ve bilge bir adam dinlenmek için bir kaktüsün gölgesine sığınmış ve heybesinden çıkardığı mataradan bir yudum su içmişti. Tam o esnada dudakları susuzluktan kurumuş, yorgunluktan zar zor yürüyebilen bir adam çıka geldi yanına.
“Su, su, su!..” diyebildi ancak ve hemen oracıkta yığılıp kaldı. Bilge, bu halde görünce adamı hemen suyunu ve heybesindeki yiyecekleri onunla paylaştı. Yeterince su içip, yemek yiyen adam yavaş yavaş kendine gelmiş ve yaşlı bilge ile konuşmaya başlamıştı. Nereden gelip, nereye gittiğini, ne iş yaptığını, çocuklarının yaş ve isimlerini… Hasılı kendine dair birçok bilgiyi paylaşarak yaşlı bilge ile muhabbet etmiş ve onunla birlikte yol almak, yolculuk yapmak istediğini söylemişti.
Çölde tek başına yolculuğun zorluklarını bilen bilge adam bu isteği kabul etmiş ve birlikte yola koyulmuşlardı. Birkaç saat yol aldıktan sonra geceyi geçirmek ve dinlenmek için bir kum tepeciğinin yanında konaklamaya karar verdiler. Akşam yemeklerini yiyip biraz da sohbet ettikten sonra uyudular.
Güneş doğmadan sabah namazını kılmak için uyanan bilge yanında adamı göremeyince biraz şaşırdı. Ama vakti geçirmeden öncelikle namazını kıldı ve daha sonra etrafa bakınmaya başladı. Ancak ne adam vardı etrafta ne de devesi. Çölün ortasında yalnız, susuz, yemeksiz ve bineksiz kalan bilge geceyi geçirdiği bölgeye dönerek oturdu ve derin bir düşünceye daldı. Tüm iyi niyeti ile yardıma muhtaç birine iyilik yapmış ve karşılığında da kötülük görmüştü. Çölde yalnız kalmak değil ama böyle bir vefasızlık ile karşılaşması onu derinden sarsmıştı.
Bu arada deve ile epey mesafe almış hırsızın kalbinde aniden bir acıma hissi oluştu. Yaptığına pişman oldu ve geri dönmeye karar verdi. Geceyi geçirdikleri yere dönünce bilgeyi oturmuş ve derin düşünceli bir halde buldu. Bir anlık şeytana ve nefsine uyarak böyle bir hırsızlığa giriştiğini ama daha sonra vicdanının sesini dinleyerek pişman olduğunu söyleyip bilgeden özür diledi. Ancak bilge tam bu anda hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Neden ağlıyorsun? Deveni ve yiyeceklerini geri getirdim. Pişman olduğumu, özür dilediğimi söyledim. Ama sen ağlamaya başladın. Neden? Diye sordu adam.
Ben deveye, yiyeceklere veya herhangi bir dünyalık malı kaybettiğime ağlamıyorum dedi bilge adam. Beni ağlatan şey bu olayın duyulması ihtimalidir. Ne olur bunu kimseye anlatma olur mu?
Niçin kimseye anlatmayayım? diye sordu adam.
Bilge; “Eğer sen bu olayı başka insanlara anlatırsan, bu her yere yayılır. Böyle bir şeyin yapılması insanlar arasında normalleşir. İnsanların iyilik yapma, muhtaçlara yardım etme duyguları körelir ve artık kimse kimseye yardım etmez, şefkat ve merhamet kavramları insanların arasında yok olur.” İşte ben buna ağlıyorum dedi bilge.
Kıssadan Hisse;
İnsanlar zaman zaman nefislerine, bazı kötü düşünce ve duygularına hâkim olamayarak çeşitli günahlar işleyebilir, kötülükler yapabilirler. Bu yaptıklarından pişman olup, tövbe edip, tekrar aynı günahı işlememeye dair Yüce Allah’a söz vermeleri, olması gereken, doğru yoldan çıkarmayan bir kulluk vazifesidir. Ancak bu vazifenin en önemli kısmından biride işlenen kötülük ve günahın alenileştirilip, başkalarına anlatılmamasıdır. Zira bu şekilde bir anlatım ile başka insanların zihninde o günahın normalleşmesi sağlanır ve aynı günaha başkalarının da bulaşmasına bir şekilde sebep olunmuş olur. Bu sebeple kötülükleri gizlemek, iyilikleri anlatmak ve yaymak her zaman bizim amacımız olmalıdır.